28 Şubat 2012
miğrenim tutmasın yeter....
Ben bu postu yazarken önümde oyuncaklarını halıya sermiş mutlu mutlu oynayan kuzu iki gecedir ateşle boğuşup nihayet düzeldi.Bademcikleri yüzünden yaşadığı ateş beni oldukça üzdüysede nihayet hastanede verilen iki şişe serum sonunda biraz toparlanıp yüzümüzü güldürdü.E tabiki biraz nazlıydık beraber yattık kalktık derken sabah o bildik dayanılmaz ağrı ile uyandım.
Gözlerimin üzerindeki ağrı ense ile birleşince zorla kalkıp hasta kuzuya kahvaltı hazırlayıncaya kadar dayanılmaz oldu.En eziyetli kısmı tüm miğrenlilerin bildiği kokuya karşı hassasiyet kısmı oldu.Buz gibi havada tüm kapılar camlar açılıp ev havalandırılıp yine de bildik sondan kaçınılamadı bulantı banyado son buldu yada ben öyle sandım çünkü öğleye kadar çektiğim ağrı arttığında gittiğim hastanede iki kez rezil olup hastane koridorlarınıda rezil ettim.Evet o bendim itiraf ediyorum:)))Ama suç bende değil zamanlama hatasındaydı hastanede yemek servisi zamanıydı nasıl dayanılmazdı anlatamam çok komiktir serum için acile girdiğimde hemşire ve doktorlar yüksek sesle yemek muhabbeti yapıyorlardı eyvaahhh dayanamıyorum poşet dediğimde hemşire hamilemisiniz diye sordu:)))
miğrenli hastaların tamamına yakınında (%90 gibi) bulantı olup, buna karşılık bunların 1/3'ünde kusma meydana geldiğine göre ben o mutsuz gruptayım. Yine hastaların çoğunda fotofobi (ışıktan korkma), fonofobi (sese karşı hassasiyet), osmofobi (kokulardan rahatsızlık) gibi, duyularda belirgin duyarlılaşma ortaya çıkar, hasta karanlık ve sessiz bir oda arar.Ben o aradıklarımı serumdan sonra eve gelip panjuru kapatıp evde sessizliği sağlayıp uyumaya çalışmakta buldum zonklamanın azalmasıyla dalmışım uyandığımda enerjik ve sanki hiç bunları yaşamamış gibiydim.Bir ara her cumartesi bunları yaşayan ben artık arada sırada yaşadığım için şükrediyorum bunu yaşayan bilir birine beddua edecekseniz miğrenin tutsun deyin kafi:))
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)