9 Temmuz 2010

Huzur veren bir yere giderken yanınıza tüm sıkıntılarınızı alabilirsiniz....


Güzel bir tatil sabahı mümkünse erken bir saatte yola çıkmalı Şeytan sofrası ve Ayvalık'a gitmek için dedik ve düştük yollara.Dikili- Ayvalık arası 45 km ve daha önce gidip beğendiğimiz Mutlu köydede kahvaltı içinde 5 km daha içeri giriyoruz ama değecek biliyoruz.Beraber gittiğimiz arkadaşlarımızla nefis bir köy kahvaltısının ardından aşağıya iniyoruz hayvanları çocuklara göstermek için.Aşagı diyorum çünkü ;ağaçtan yapılmış yerden oldukça yüksek bir restoranı var biz serin serin orada yemeyi tercih ediyoruz dışarıda da masalar var güneşten korumalı ama malum yaz ve hava çok sıcak .Bol esintili mükemmel kahvaltı sonrası keşif başlıyor bahçede tüm hayvanlar geziliyor keçiler besleniyor yavru ceylana tıpkı onun gibi kaçamak bakışlar atılıyor devenin kocaman gövdesini güneşten saklamak için ağaç altında resmen nöbet tuttuğuna şahit olunuyor,tavşanlar,tavuskuşları derken müze akla geliyor ve eski nostaljik bir çok şeyin toplandığı el emeklerinin ve yıllanmış nadide çeyizlerin olduğu çocuklarımızın belki ilk defa gördükleri gramofon eski  daktilo ve o nadide el işçiliğnin ürünleri sandıklar,giysiler tek tek geziliyor.Bu arada bizle gezen pek çok insan var ama başka iki çift göz sanki bizi takip ediyor ve o meraklı aynı zamanda ürkek gözlerin sahibi tavandaki
tabloların arkasındaki boşluga saklanmış kediler olarak ortaya çıkıyor.Tüm müzedekiler unutulup başlıyoruz onlarla ilgilenmeye ama müzenin gerçek bekçileri oralı bile olmuyorlar serin  mekanın tadını çıkarıyorlar.Bizde mutlu bir gülümseme ile ayrılıyoruz oradan...Sırada Ayvalık ve Alibey adası var..Bu arada fotoğrafları daha önceden yaptığımız geziden de ekleyerek arajman yaptım aklınız karışmasın sıcakta yağmurluk falan:)))))










Ve Alibey adasına varıyoruz.Ada adını Kurtuluş savaşı sırasında düşmana ilk kurşunu sıkan Yarbay Ali Çetinkaya'dan alıyor.Cumhuriyet öncesinde Rumlar ''Moshonis''y ani ''kokulu ada'' ,Türkler ise ''Cunda''yani''Yelken direğinin üst ucu'' diyorlarmış. Ben dahil çevremdeki herkes Cunda adasını daha sık kullanır nedense..Adanın solundaki Dalyan boğazı ve sağındaki Dolap boğazlarını Türkiyenin ilk boğaz köprüsü bölerek Lale adası ile Cunda adasını birbirine bağlıyor.Lale adası ile Ayvalık arasında ise denizin doldurulmasıile yapılmış 5oo m uzunluğunda bir yol var.Cundanın sokakları dar ama eski yapılar ve tarih nefis alın makinenizi elinize çekin doyabildiğinizce sonra sahilde mola verin deniz kokan mavi mavi bir tablo gibi izleyin eski taş binalar arasındaki cundayı...Biz tadını çıkardık....Sırada Şeytan sofrası var...

Sarımsaklıya giderken ayrılan kıvrıla kıvrıla  ormanın içinden geçilen bir yolla ulaşıyorsunuz Şeytan sofrasına.Şeytan Sofrası adını sönmüş volkandan kalan lavın soğumasıyla oluşmuş sofra şeklini andıran bir tepeden alıyor. Turistlerin ilgisini çeken bu tepede ayak izine benzeyen şeklin şeytana ait olduğuna inanılır. Bu yüzden Şeytan Sofrası olarak anılır. Tek olan bu ayak izinin diğerinin başka bir dağda bulunduğuna inanılır.Burada ister eşsiz Ayvalık adaları ve Midilli  adası manzarası eşliinde yemek yiyin,isterseniz de nefis gün batımını izleyin.Her efsane dolaşan mekanlarda olduğu gibi burada da çaputlarla çiçek açmış gibi görünen bir kaç dilek ağacı var kimileri şeytanın ayak izine bozuk para atmış kimileri çaput bağlamış....Bunlara inanmadığım için sadece sizin için resimledim:))


Fotoğraftaki bu güzel gülüşlü mutlu hanım Kayra tarafından çekilen manzara fotolarının mankeni olmuş bir gönüllü:)) aslında bu sadece biri daha bir kaç tane daha var sanırım kanı kaynadı minik sıpanın:))Fotoğraflar için Kayraya bu gülüş içinde tanımadığımız ablamıza teşekkürleri borç bilirim...