18 Mart 2012

gece gece dinlemece...




Güçlü bir el silkeledi beni sonra
Sanırım Tanrı’nın eliydi.
Sayamadım kaç ah döküldü dallarımdan.
Binlerce yeşil gözü olan bir zeytin ağacı gibi,
Çok şey görmüşüm gibi,
...
Ve çok şey geçmiş gibi başımdan,
Ah...dedim sonra
Ah!
Didem Madak / Ah'lar Ağac


gece gece okumaca.....
Roman saplantılı bir aşkı anlatıyor; bir adamın bir kadına duyduğu aşkın nasıl bir tutkuya dönüştüğünü, onu nasıl bir hayranlık ve dikkatle izlediğini, onu çağrıştıran her şeye nasıl bağlandığını ve hatta ‘o olmak’ isteyecek kadar onunla ilgili olduğunu ince ince, içinize işleyerek anlatıyor.
 “Hayatımın en mutlu anıymış, bilmiyordum” diye başlıyor sonunu okuyunca söylerim...
 ‘Anlar’, kapsadıkları duygularla birlikte hatıralara dönüşüyorlar. O hatıraların içine sindiği eşyalar, görüp dokunduğunuzda bir nevi durmuş zamanı, o anları size hatırlatıyor.
Orhan Pamuk romanda Kemal’e toplattığı eşyalar aracılığıyla kuracağı müzede işte bu zamanı yaşamamızı, Kemal’in anlarını ve Füsunların evindeki atmosferi hissetmemizi hedefliyor. Okudukça sanki yaşıyorum bundan önce okuduğum Aklından Bir Sayı Tut dan sonra(çok sürükleyici çabucak okuyup çok beğendim) onun aksine yavaş okumaya bitmemesine o duygulardan ortamdan kopmamaya çalışıyorum ....