25 Şubat 2014

gece gece okumaca...Ahmet Altan Son Oyun....

''Galiba o anda hayatımın değişeceğini hissetmiştim, bunu anlatmak çok zor, o gülüş ve hemen ardından gelen o tutuşun bir başlangıç olduğunu nasıl anlamış olduğumu anlatamam , sadece anlamıştım işte.
İnsanların böyle hissettiği çok olur, o anda hissettikleri gerçekleşirse daha sonra ''Hissetmiştim'' derler, gerçekleşmezse unutur giderler , bunu biliyorum.'' cümleleriyle daha sonra aşık olacağı kadınla ilk tanışmasını anlatıyor romandaki yazar karakteri.
 
''Bir insanı öldürmek bile böylesine bitkin düşürüyorsa öldüreni  ,  Tanrı çok yorgun olmalı.''
''Küçücük anlar var hepimizin hayatında ,bir tohum gibi,o anın içinde ne olduğunu bilmiyoruz ama onlardan bir tanesini alıp suluyoruz ,tek bir an büyüyüp koca bir hayata dönüyor v o anın içine asıl bir hayat taşıdığını daha sonra öğreniyoruz ,'' Tanrı'nın tesadüfleri ''diyoruz , alıp bu tohumları öylece serpiyor mu Tanrı  ,bakalım kim gelip de sulayacak diye , yoksa başından biliyor mu hangi tohumun hangi insana rastlayacağını.'' diye Tanrıyla iç hesaplaşma yapıp oturduğu bankta daha sonra tüm kasabada yaşadıklarını sıkılmadan dinliyoruz yaşıyoruz . Kitap boyunca kimi neden öldürdüğünü biliyor sanıyoruz kendimizi ama .....sonu söylenmez....
......................
''Sadece kitaplarımı onun elinde görmek bile bunları hissetmeme yetti çünkü zavallı bir romancıyım ben,insanların arasında peygamber olduğunu bir türlü kanıtlayamadan dolaşan bir peygamberim, vrlığımı ilk gören kula tapmaya hazırım , ona mabetler , ibadethaneler , sunaklar yaparım , sihirli iksirler sunar , onları onunla içerim:''
''Zuhal benim ilk ve tek hayranımdı'' diyerek aslında Zuhal'i nasıl farkettiğini anlatır.
..............................................
 Bir de yaşamaya aniden karar verdiği küçük sahil kasabası vardır ki evlere şenlik . Ulu orta meydan da vurulan insanlar ve onları vuranları hiç bir zaman görmeyen kasaba halkı güçlerin çatışması ve kasabanın tüm gizemini çatışmasını elinde tutan içinde hazine olduğu söylenen eski kilise...
''-Nereden aklıma geldiyse ,''Schrödinger'in kedisi gibi,'dedim,
-Kimin kedisi?
-Schrödinger' in.
-o kim?
-O diyor ki bir kutuda bir kediyle bir zehir varsa , kutuyu açana kadar o kutudaki kedi hem ölüdür hem sağdır.
-Yani hazine ya vardır ya yoktur mu diyorsun?
-Hayır hem vardır hem yoktur diyorum...''
...........................
''Yaşama isteği dediğin şey , bir telaştan başka bir şey değil , ölümle yarışma telaşı , ölüm gelmeden mümkün olduğunca fazla zevk alma telaşı , herkesin aldığı zevk değişik , kitabın orasında bir renklilik var , sevişmekten para kazanmaya , para kazanmaktan ibadete kadar insanlara çok bol miktarda zevk alma yolu açmışsın ama bu yolda koşarak gitmeleri ancak ölümle yarışmalarıyla mümkün oluyor.
Ölüm korkusunu sildiğimiz anda senin kitap ölüyor.''
 
 
 
 
 
 

Dışarısı soğumuşken bahara sınıftan göz kırpmak ....




İnsanların içindeyim seviyorum insanları
hareketi seviyorum
düşünceyi seviyorum
kavgamı seviyorum
sen bahar içinde bir insansın sevgilim
                             seni seviyorum...
                                                                Nazım Hikmet